Türkiyede Çay Üretimi, İlk Çay Fabrikası ve Tesisleri

15.11.2008
5.112
Türkiyede Çay Üretimi, İlk Çay Fabrikası ve Tesisleri

Elde bulunan kayıtlara göre Türkiye’de çay bitkisinin yetiştirilmesine ait ilk ciddi girişim 1888 yılında yapılmıştır. Mektebi Mülkiyeyi Şahane mezunlarından Mudanya Kaymakamı Hasan Fehmi tarafından İstanbul’da 1892 yılında yayınlanan Coğrafiyayı Sınai ve Ticari adlı kitabın 107 ci sayfasında çay fidanlarının, zamanın Ticaret Nazırı Esbakı İsmail Paşa Hazretleri aracılığıyla Çin’den getirildiği yazılmıştır.

Bursa ilimizde belli yerlere dikilen çay fidanları gelişememiş ve aynı çaba 1892 yılında da yinelenmiş ancak sonuç alınamamıştır. Bursa ilimizin ekolojik koşullarının çay üretilmesine uygun olmaması ve bunun o zaman bilinmemesi bu güzel girişimin başarıya ulaşamamasının nedenidir.

Ancak çay içme alışkanlığının halk arasında hızla yaygınlaşmasının etkisiyle Türkiye’de çay yetiştirilmesi sürekli konuşulur ve tartışılır bir konu olmuştur. Bu arada çok az sayıda da olsa çay ile ilgili makale ve kitaplar yayınlanmıştır. Örneğin çaya olağanüstü ilgisi nedeniyle, Çaycı namıyla da anılan Hicaz Vali Vekilliği, Haremi Şerif Müdürlüğü ile Basra Valiliği görevlerinde bulunmuş olan Hacı Mehmet Arif Çay Risalesi adlı ilginç kitabını 1877 yılında yayınlamıştır. Mehmet İzzet tarafından yazılan Çay Hakkında Malûmat adlı kitap ise 1910 yılında yayınlanmıştır.

Türkiye’de çay tarımı ile ilgili girişimler, 1917 yılından sonra gelişmiştir. Batum ve havalisinin Türkiye’ye geri verilmesini izleyen günlerde incelemeler yapmak üzere bölgeye bir heyet gönderilmiştir. Heyette yer alan Halkalı Ziraat Mektebi Alisi Müdür vekili ve Nebatat ve Emrazı Nebatiye Müderrisiyiz/ Rıza Erten seyahat dönüşü İktisat Vekaletine sunduğu 91 sayfalık raporunda benzer ekolojiye sahip olan Doğu Karadeniz kıyılarımızda da çay bitkisinin yetiştirilebileceğini açıklamıştır (Erten 1924).

İktisat Vekaleti tarafından Şimali Şarki Anadolu ve Kafkasya’da Tetkikatı Zirai adı altında kitap halinde yayınlanan raporunda Ali Rıza Erten; “Rusya’da 1833 senesinde çay yetiştirme denemesi yapıldığını, ancak seçilen bölgenin uygun olmamasından başarı sağlanamadığını; bunun üzerine 1892 senesinde Çin, Hindistan, Japonya ve Seylan’da çayın yetişme şartlarını ve işleme tekniğini tetkik etmek üzere gönderilmiş olan bir ilim heyetinin beraber getirdikleri 6000 çay fidanı ve birkaç yüz okka çay tohumunu Tiflis, Sohum nebatat bahçeleriyle Kutais Vilayetine ait bahçelerde zer ve gers ettiklerini alınan neticelere göre çaylık sahasının genişletildiğini, bu suretle çay ithalatı için dört milyon altının ihracını men etmek için çalışıldığını, bu arada şark memleketlerinden dönen C.S. Popof un ayrıca gayretleriyle bu bölgede çayın ekonomik değer kazandığını” belirtmiştir.


Çay Sanayimizin ilk Büyük Çay Fabrikası

Çay dış alımı için ödenen paranın yüksekliğine de işaret eden Erten, ekolojik yönden uygun olması nedeniyle Rize bölgesinde çay tarımının yapılmasını önermiştir. Ayrıca bölgede limon, portakal, mandalina ve bambu üretimini sağlamak üzere önlemler alınmasının yararlı olacağını belirtmiştir.

Birinci Dünya Harbinden sonra ortaya çıkan öncelikli olaylar nedeniyle Ali Rıza Erten’in raporu dikkate alınmamıştır. Harp öncesi para kazanmak üzere Batum ve havalesine giden Doğu Karadenizlilerin harpten sonra bu olanağı bulamamaları, sorunların daha da belirgin şekilde ortaya çıkmasına neden olmuştur. İşsizlik ve yoksulluk nedeniyle bölge insanlarının yurdun değişik yerlerinde çalışmak zorunda olmaları ve ailelerinden uzakta yaşamaları bölgede iş alanlarının yaratılmasını zorunlu hale getirmiştir.

Sorunun çözüme kavuşturulması ve bölge insanlarına gelir kaynağı yaratüması için o günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde önemli görüşmeler yapılmıştır. Uzun görüşmeler sonunda Büyük Millet Meclisi’nde 6 Şubat 1924 tarihinde Rize Vilayeti ile Borçka Kazasında Fındık, Portakal, Mandalina, Limon ve Çay Yetiştirilmesi adında 407 sayılı Kanun kabul edilmiştir.

Kanunun yürürlüğe girmesinden hemen sonra çay tarımı ile ilgili ön denemeleri yapmak, bölgede meyveciliğin gelişmesini sağlamak amacıyla Rize’de Bahçe Kültürleri İstasyonu kurulmuştur. İşleri organize etmesi ve yürütmesi için Ziraat Umum Müfettişi Zihni Derin görevlendirilmiştir.

İzleyen 1925 yılı başında çay ve narenciye konularında bilgi ve görgüsünü artırması, çay tohumu satın alması için Rize Ziraat memuru Batum’a gönderilmiştir. Batum’dan satın alınan bir miktar çay tohumu ile Rize’de bugünkü Merkez Fidanlığında çay fidanı üretimine başlanmış ve aynı yıl içinde yerinde incelemelerde bulunmak üzere Zihni Derin de Batum’a gitmiştir.

Rize Merkez Fidanlığında üretilen fidanlar bir yandan yöre halkına dağıtılmış ve bir yandan da üretim denemelerinin yapılması için pek çok ilimize gönderilmiştir. Bu illerin tümünde koşullar, Ali Rıza Erten’in raporunda ayrıntılı şekilde açıklanmış bulunan çayın ekolojisine uymuyordu.

Zaman ilerledikçe çay fidanlarının üretim ve dağıtımındaki heyecan, üreticilerin ilgisizliğine paralel olarak azaldı. Gerekli destekten yoksun bulunan ve yeterli bilgi verilmeyen üreticiler, geleceğin neler getireceğini de bilmedikleri için çay tarımına ilgilerini giderek yitirdiler. Böylece 1933 yılına değin gelindi.

Hükümetin kendi kendine yetme ilkesini benimsemesi ve 1933 yılında bunu bir programa bağlaması üzerine, ülkemizde çay tarımı yeniden gündeme geldi. Ancak organizasyonun sağlanması ve hazırlık çalışmalarının tamamlanabilmesi için iki yıl daha geçti. Zamanın Ziraat Vekili Prof.Muhlis Erkmen’in bir Bilim Heyeti eşliğinde 1935 yılında Rize bölgesine yaptığı bir inceleme gezisinde bölgenin çay tarımı ve sanayiinin gelişmesine her yönden elverişli olduğu kanısına varıldı. Bunun sonucu olarak da çay sorununun kesin şekilde çözümlenmesi kararlaştırıldı. İlim Heyetinde yer alan Prof.Dr.Şevket Raşit Hatipoğlu, Türkiye’de Çay İktisadiyatı adlı kitabında çay yetiştirmenin teknik ve ekonomik sorunları ile ülkemizde çaycılığın geliştirilmesi için alınması gereken önlemleri kamuoyunun dikkatine ayrıntılı şekilde sundu.

Bu geziler, tartışmalar ve yazışmalarla iki yılın daha geçtiğini ve 1937 yılına gelindiğini görüyoruz. Çay tarımının yerleştirilip geliştirilmesi için Zihni Derin tam yetki ile yeniden görevlendirildi. Geçmişte yitirilen yılların deneyimleriyle sıkı tutulan işler bu kez daha bilinçli ve programlı şekilde yürütülmeğe başlandı.

Tohum damızlık bahçesi kurmak, fidan üretip yeniden üreticiye dağıtmak amacıyla, 1937 yılı içerisinde Gürcistan kökenli 20 ton çay tohumu satın alındı. Aynı amaçla, 1939 yılında 30 ton ve 1940 yılında da 20 ton olmak üzere oplam 50 ton daha, çay tohumu satın alınarak üretim yaygınlaştırıldı. 27 Mart 1940 tarihinde çıkarılan 3788 sayılı Çay Kanunu ile çay tarımının ve üreticinin desteklenmesi güvence altına alındı. Bu dönemde Zihni Derin aydın tarımcılara öncülük yaparak çay tarımının gelişmesinde büyük çaba harcadı. Bu arada Rize Ziraat Odaları Başkanı Muharrem Şadoğlu ve Ticaret Odası Başkanı Hulusi Karadeniz’in çayın bölgede yaygınlaşmasıda üstün hizmetleri görüldü.

Bölgede çay tarımının yerleşmesi ve çay sanayiinin kurulup geliştirilmesindeki üstün hizmetleri nedeniyle Zihni Derin, Çayın Babası olarak bilinmektedir. Bunu değerlendiren Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), 1969 yılında Zihni Derin’i Hizmet Ödülü ile ödüllendirmiştir.

3788 sayılı Kanun ve bu Kanuna dayanılarak 1940 yılında çıkarılan Kararname ile çay tarım alanları, ekolojik ilkelere göre Araklı Deresinden Gürcistan hududuna değin ve sahilden 15 km içeride olacak şekilde belirlendi. Aynı Kararname ile 1940 yılında Hopa, Sürmene ve Ofta çay tarımının yapılmasına izin verildi.

Üretilen yaş çay yaprakları 1939 yılma değin siyah çaya el ile işlendi. Ancak çay tarım alanları 1939 yılında 1547 dekara ulaşınca yaş çay yaprağı miktarı elle işlemeye olanak vermeyecek düzeye ulaştı. Bu nedenle ilk çay işleme atölyesi Rize Merkez Fidanlığında devreye sokuldu (Şekil 1-1). Bu atölye 1940 yılında geliştirildi ve kapasitesi artırıldı. Gündoğdu ve Uzunkaya çay atölyeleri 1941 yılında Çayeli atölyesi de 1942 yılında kuruldu.

Kahvenin yanında çay da 20 Mayıs 1942 tarih ve 4223 sayılı Kahve ve Çay İnhisarı adlı kanun ile Tekel’e alınmış ve üretilen çaylar Tekel idaresine verilmiştir. Anılan kanunda; çayın devlet tekeli altında olduğuna, bu tekelin Tekel Genel Müdürlüğü’nce sağlanacağına, çayın perakende satış fiyatının yurdun her yanında aynı olacağına ve yaş çay yaprağının kanuni yetkisi olmayanlar tarafından üretilmesi, işlenmesi, satılması, Türkiye’ye sokulmasının 1918 sayılı kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun hükümlerine bağlı olacağına ilişkin hükümler yer almıştır.

Yıldan yıla artan yaş çay yaprağı ürün miktarı mevcut Çay Atölyelerinde işlenemeyecek düzeye ulaştığından büyük kapasiteli çay fabrikalarının kurulması zorunlu olmuştur. Bu nedenle 1946 yılında çay ile ilgili tüm işlerin yönlendirilip yürütülmesi Devlet Ziraat İşleri Kurumu’na devredildi. Anılan kurum tarafından 60 ton/gün kapasiteli ilk modern Çay Fabrikası 1947 yılında Rize’nin Fener mevkiinde işletmeye açıldı (Şekil 1-2). Daha sonra bu fabrikaya Zihni Derin adı verildi (Kaçar 1986 a,b, ve c). İlk çay fabrikasının kurulmasından ve üretime geçilmesiden bir süre sonra, 1950 yılında çayın tarımı, Tarım Bakanlığı’nca; yaş çayın satın alınması, işlenmesi ve pazarlanması ise Gümrük ve Tekel Bakanlığı’nca yürütülmüştür.

İlk Çay İşletme Tesisi

İlk Çay İşletme Tesisi

İzleyen yıllarda 27 Şubat 1951 tarihli ve 5748 sayılı Çay Hakkındaki Kanunun bazı maddelerini değiştiren kanun, 10 Temmuz 1953 tarihli ve 6133 sayılı Çay Kanununa ek kanun ve 30 Haziran

1956’da yürürlüğe konan 6754 sayılı kanun çıkarılarak çay tarımı ve çay üretici kooperatifleri teşvik edilmiştir (Kazma 1985).

Türkiye’de çay tüketimi 1945-1950 döneminde yaklaşık 3 kat arttı. Bu nedenle 3788 sayılı kanunla belirlenen çay tarım alanlarının genişletilmesi zorunlu oldu ve 27.2.1950 tarihinde çıkarılan 574 sayılı Kanun ile çay tarım alanı 65000 dekara yükseltildi. Daha sonra çay tarım alanının kanun yoluyla genişletilmesi yerine bu hususta Bakanlar Kurulu’na 10.7.1953 tarih ve 6133 sayılı Kanunla yetki verildi.

6.9.1955 tarih ve 4/3840 sayılı Kararname ile Giresun Merkez, Bulancak, Keşap, Tirebolu, Görele’de sahilden 15 km içeriye ve 500 metre yüksekliğe değin; 22.7.1957 tarih ve 4/9290 sayılı Kararname ile Ordu Merkez, Perşembe ve Fatsa’da; 13.6.1966 tarih ve 6/6578 sayılı Kararname ile Maçka’ya bağlı Akköse, Kendi Güler, Tüfekçi, Ormancık, Çaybaşı, Taşçılar, Günebakan, Ulucami, Çalışanlar köylerinde de çaylık kurma izni verildi. Bu arada 3.2.1968 tarih ve 6/9603 sayılı Kararname ile kayıt dışı 65000 dönüm çaylığın kayda alınması uygun bulunarak bölgede çay tarımı yapılan toplam alan 265000 dekara yükseltildi. Çay tarım alanı 1973 yılında 404000 dekara, 1983 yılında ise 644000 dekara ve 1990 yılında ise 906000 dekara kadar çıktı.

Ekonomik ve sosyal yönden daha etkin şekle dönüştürülmesi amacıyla çay tarımı ve çay sanayii 1971 yılında yeniden düzenlendi. İktisadi Devlet Teşekkülleri, Müesseseleri ve İştirakleri hakkındaki 440 sayılı kanuna uygun olarak 6 Aralık 1971 tarihli ve 1497 sayılı Çay Kurumu Kanunu ile Çay Kurumu adı altında tüzel kişiliğe sahip, çalışmalarında özerk, sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir İktisadi Devlet Teşekkülü kuruldu.

Anılan kanun ile, 4223 sayılı kahve ve Çay İnhisarı Kanununun 1. maddesinde mevcut çay inhisarı, 3788 sayılı Çay Kanununun 2. maddesindeki ruhsat verme yetkisi ile 5433 sayılı kanunun 2. maddesinin 2. fıkrası ile Tekel Genel Müdürlüğü’ne verilen görev ve yetkiler Çay Kurumu’na devredildi.

İktisadi Devlet Teşekkülleri ve Kamu İktisadi Kuruluşlarının yeniden düzenlenmesini (reorganizasyonu) gerçekleştiren 19 Ekim 1983 tarih ve 2929 sayılı kanuna dayanılarak 1497 sayılı Çay Kurumu kanunu, 112 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ile değiştirildi.

Çay Kurumu, Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü adı altında Kamu İktisadi Kuruluşuna dönüştürüldü. Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü 8 Haziran 1984 tarihinde çıkarılan 233 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ile bir kez daha yeniden düzenlendi ve teşkilatlandırıldı.

Çaydaki gelişmelerin dünü ve bugünü dikkate alındığında, çayda en büyük değişikliğin 4 Aralık 1984 tarihli ve 3092 sayılı Çay Kanunu ile gerçekleştirildiği görülür. Bu kanunla çayın tarımı, üretimi, işlenmesi ve satışı serbest bırakılmıştır. Böylece gerçek ve tüzel kişilere üreticilerden yaş çay yaprağı satın alabilmelerine, çay işleme ve çay paketleme fabrikalarını kurup işletmelerine olanak tanınmıştır.

Kanun, çayda devlet tekelini kaldırmış, devlet sektörü ile özel sektörün yan yana çalışması sağlanmıştır. Ancak, çay tarım alanlarının belirlenmesi Bakanlar Kurulunun yetkisine bırakılmıştır. Bakanlar Kurulunun belirlediği alanlar dışında çay tarımı yasaklanmış, çay tarım alanlarına giren yörelerde çay bahçesi kuracakların önceden ruhsat almaları zorunlu kılınmıştır.

YORUMLAR

  1. ece dedi ki:

    daha güzel ve açıklayıcı olabilirdi.

  2. Ertuğrul dedi ki:

    İran çayı deniyor galiba,eskilerin deyimiyle kaçak çay,sanırım ikisi aynı bitki değil

  3. Ahmet Aktas dedi ki:

    Turkiye deki caylar neden toz halinde satiliyor çok merak ediyorum butun ital caylar iri yaprakli

  4. Anonim dedi ki:

    konunuzu çok beğendim ama daha açıklayıcı anlatırsanız daha memnun olurum