Taş Çağlarında Rize Bölgesi
TARİH ÖNCESİ ÇAĞLAR ve İLK ÇAĞ M.Ö. 4000 -3000
A- EN ESKİ ÇAĞLARDAN SAKALARA KADAR
1-Taş Çağlarında Rize Bölgesi:
İnsanların yeryüzünde görünmesi jeolojik çağların -onuncusu olan 4. zamandır. Bu zamanda Kür,Aras,Çoruh ve Yukarı Fırat boyları kar ve buzullarla kaplı bulunduğundan Kafkaslardan Toroslara kadar ve belki de Hazar denizi-Karadeniz-Akdeniz arasındaki bölgelerde henüz insanoğlu yaşamıyordu.
Sonraları Akdeniz ülkelerindeki uzun başlı (dolikosefal) tipte orta boylu insanlar ilk defa olarak Suriye üzerinden Fırat boylarını takip ederek Anadolu içlerine yayılmaya başlamışlardır. Akdeniz kavminden sayılan bu adamların M. Ö 25.000 den 10.000 yıllarına kadar ki zaman arasında Eski Taş (Kabataş=Paleolitik) çağını yaşadığı anlaşılıyor.
Eski taş çağının başlarında iklim sıcak olduğundan, yabani ve çıplak yaşayan insanlar,orman yanlarında ve göl kıyılarında oturmuşlar,bol olan meyvelerle karınlarını doyurarak veya yerden kaptıkları kaba taşlarla, ağaç dalından sopalarla avlarını yakalayıp, bunlarla geçinerek hayatlarını sürdürmüşlerdir.
Sonraları havaların soğuması ve iklimin sertleşmesi ile yırtıcı hayvanlardan kendini korumak isteyen insanlar doğal mağaralara sığınmışlardır. Çoluk çocukları ile mağaralara sığınan insanların yaşadığı bu çağa Orta Taş (Yontma Taş=Mağara) Çağı diyoruz. Yalnız avcılık ve balıkçılık ile geçinen ve henüz hayvanları kendine alıştıramamış, ekip biçmeyi de öğrenememiş bulunan mağara devri insanları, sert taşlardan el baltaları, bıçaklar, pizler, iğneler, hançerler, zıpkınlar ve mızrak uçları yapmışlardır.
Binlerce yıl devam eden Yontma Taş çağının sonlarına doğru, mağara duvarlarına hayvan resimlerinin güzelce çizildiği, çamurdan bebek biçiminde insan ve bilhassa kadın heykelcikleri yapıldığı,süs eşyası olarak da Ren geyiği boynuzu ile fıldişinden bilezikler ve gerdanlıklar takılmaya başlandığı görülüyor.
Nihayet bu çağın sonlarında ateşi kullanmayı öğrenen insanlar,barındıkları mağaraları ocaklarla aydmlatmayı,ocak başında ısınmayı,böylece aydınlık yüzünden yırtıcı hayvanlardan daha iyi korunmayı öğrenip alet edinmişlerdir.
Rize ilinde bu çağda insanların barınıp yaşayabileceği doğal mağaralar mevcut olmadığından,Rize insanların barınabileceği bir bölge değildir. Rize ve çevresi coğrafi şartlar ve iklim bakımından komşu bölgelere nazaran daha olumsuz şartlara sahiptir.
İsmail Kılıç Kökten, Karadeniz bölgesinde yaptığı araştırmalarda bu devre ait aşağıdaki bulguları elde etmiştir.
a) 1960 yılında Ünye’nin Yüceler Köyü, Ceviz Deresi sekilerinde Achelleen tipte el baltası bulundu.
b) Ünye-Tozkoparan mevkiinde yapılan sondaj sonucunda üst paleolitik,kalkolitik ve ilk tunç çağma ait buluntulara rastlanılmıştır.
c) 1940 yılında Samsun-Tekkeköy’de; Fındıcak ve Çınarlık vadilerindeki volkanik karakterli arazide iki mağara,otuzdan fazla sığınak ve inler tespit eden T.Özgüç ve N.Özgüç ile birlikte burada A mağarasında yaptıkları kazıda mezolitik olduğunu söyledikleri aletler bulmuşlardır.
d) Bartın’dan Ünye’ye kadar olan sahil kesiminin az iç kesimlerde ise çok sayıda ilk Tunç çağı yerleşmesi tespit edilmiştir. Buna karşılık dağların bir sur gibi uzandığı Ordu-Giresun-Trabzon-Rize sahil kesimini 1945 yılında sistematik olarak araştıran İ. K. Kökten Terme,Ünye,Ordu,Harşit ve Trabzon gerilerinde de 35 km. derinliğe (güneye) kadar araştırdım. Tarih öncesi çağları aydınlatacak tek bir ize rastlamadım Demektedir.
Havaların ısınması ve iklimin yumuşaması ile birlikte insanlar mağaralardan çıktılar. Göl kıyılarında ve dere boylarında kamış veya ağaç dikmeler arasını ağaçlarla kapayıp,çamurla sıvayarak veya kerpiç evler yaparak,ateşi kullanarak daha rahat bir yaşama seviyesine yükselmişlerdir. Yeni taş çağına giren insanların yaşadığı bu çağa Cilâlı taş çağı da denmektedir.
Bu çağda insanlar kulübe evlerini bir arada yaparak,köyleri ve mahalleleri oluşturmuşlardır. Bu köy ve mahallelerin etrafını çitlerle çevirerek avcılık,balıkçılık ve toplayıcılığın yanında ,ekin ekmeğe,sürüler besleyip çobanlık etmeye başladılar. Sulu yiyecek ve içeceklerini saklamak için topraktan kaplar yaparak ateşte pişirip çanak-çömlek edindiler. Cilâlı taş çağının Anadolu’da M.Ö.4000 yıllarına kadar sürdüğü kabul edilmektedir..