Rize’de Giyim Kuşam

Rize Kültürel Giysilerimiz
Giyimler köylü, şehirli, zengin ve fakir arasında az çok değişirdi. 1914’te başlayan 1. Cihan Savaşı ve bunu takip eden Kurtuluş Mücadelesi memleketi fakirleştirmiş ve uzun süre Rize ülkenin başka yerlerinde olduğu gibi sıkıntılı yıllar yaşamıştır.
KAYNAK KİŞİLERE GÖRE GİYİMLERİMİZ
a) SÜTLÜCE KÖYÜNDEN 1893 DOĞUMLU VASFİYE NİNENİN ANLATTIKLARI
I893’te Sütlüce köyünde doğan ve bir müddet Tuzcuoğullannm konağında kalan (bu dönem seferberlik yıllan ve Ruş işgali zamanında idi) Vasfiye nine Rize’li kadının eski giyimini aşağıdaki gibi anlatıyor.
Derlemeyi yapan: Ayşe BAŞ.
Rize’de şehirli kadınlar seferberlikten önce çarşaf giyerek sokağa çıkar ve başlarına şemsiye alırlardı. Evde başlarına tülbent örterlerdi.
Köylü kadınlar şehre inerken veya bir yere giderken çarşaf giyer veya makaslı çeşan kullanırdı.
Seferberlikten önceki şehirli kadınlar eşarp, atkı, bere kullanırlardı. Seferberlikten önceki kadınlar bunları çarşıdan satın alırlardı. Seferberlikten sonra bunlar alınamaz oldu.
Seferberlikten önceki kadınlar pazen ve patiskadan fanila ve kilot dikip giyerlerdi. Fanilanın yakası ve kolu ile kilotun bacak kısımlarına dantel yapılırdı. Giysiler makinede veya elle dikilirdi.
Seferberlik yıllarından sonra hazır pamuklu fanila ve kilotlar kullanıldı. Patiskayı iç giyimde kullanma vardı. Kısmen bazer-^e kullanılırdı.
Köydeki kadınlar ise pazenden, divitinden, basmadan iç giyim yapıp giyerlerdi. Seferberlikten sonra ise ne bulurlarsa onu dikip giydiler. Örneğin çuvalları ağartıp giysi diktikleri olurdu. Paçalı veya paçasız kilotlar yaparlardı. (Ninemiz köylülerimizin yaptığı kendir bezi kumaşları unutmuşa benziyor.
Seferberlikten önceki şehirli kadınlar ipek veya benzeri kumaştan çarşaf giyerlerdi. Yüzlerine peçeler vardı. Başlarına şemsiye olurdu. Ellerine eldiven kullanılırdı. Eldiveni herkes kullanamazdı. Çarşafın içinden; mevsimine göre kadife, emprime, basma, divitin, ipek fistanlar veya etek buluzlar giyerlerdi.
Çarşaflar; siyah-beyaz puanlı, sırmalı veya sade olurdu. Genellikle siyah, lacivert ve kahverengi çarşaflar tercih edilirdi. Ayaklarda; siyah veya koyu renk deriden kontra adı verilen topuklu ayakkabılar ile deriden burun kısımları yukarı kalkık sırma işlemeli hasırlı çarıklar giyilirdi. Zengin fakir arasında giyim değişirdi.
Seferberlikten sonra başa atkı, eşarp, altına manto veya yün hırka veya etek kullanılırdı. Bazan başa büyük siyah bir baş örtüsü alınır, altına manto giyilirdi. Elbiseler kadifeden, emprimeden, ipekten, krep satenden, divitinden, basmadan olurdu. Bütün bunlar çarşıdan alınıp dikilirdi.
Köydeki kadınlara gelince: Seferberlikten önce çarşıya giderken çarşaf giyilirdi. Ayaklarına çapula adı verdikleri çarıklarını giyerlerdi. Entareleri basmadan, divitinden, emprimeden olurdu. Bazıları bunlardan yanlız bir tanesini giyebilirdi. Köyde bir yere giderken makaslı çeşan başa, peştemal bele bağlanıp öyle gidilirmiş. Altından entari veya etek buluz giyilirmiş. Bunlar genellikle basmadan dikilirmiş.
Seferberlikten sonra yokluk hat safhaya ulaştığı için ne bulurlarsa onu giyerlermiş. Abaniye diye bir örtüye sarılıp her yere giderlermiş. Yün inceltilerek şallar yapılır, feretiko dokunur, bunlardan peştemal yapılır bele sarılırdı. Yünden çoraplar ve çuha dedikleri hırkalar yapılıp giyilirmiş.
Bazı kimseler ise iki tarafı un çuvalı ortası yassı pamuktan olan hırkalar dikip giyerlermiş. Bunlar soğuktan korunmak için yapılırmış. Köyde kadınlar kendi aralarında çember kullanırmış. Ayaklarına çarık ve siyah lastikler giyerlermiş. Bulunabilirse basmadan entari yapılır ve bele dolaylık bağlanırmış. Ayaklar genellikle yalınayak olurmuş. Çarıklar ve lastikler şehre gidileceği zaman kullanılırmış.
Şehirlinin bayramlık giysilerinde bir fark olmazmış. Yeni elbiselerini bayramlarda ve özel günlerde giyerlermiş. Köydeki kadınlar seferberlikten sonra kızların gelinlik giysilerini alır ve özel günlerde onları giyerlermiş, giyecek özel bir şey bulamazlarmış. Düğünlere giderken gelin elbiseleri ödünç almırmış.
Seferberlikten önce köydeki gelinler kutni elbise dedikleri belden aşağısı üç etek olan bir elbise giyerlermiş. Kadifeden kaftan giyerlermiş. Köyde takı pek takılmazmış. Maddi duruma göre takı takılırmış. Giysiler köylü, şehirli, zengin, fakir arasında değişirmiş.
Seferberlik sonrası köylerde gelinlik giyilmezdi. Çünkü geçim sıkıntısı varmış. İyi kumaştan ne bulurlarsa o dikilip giyerlermiş. Vasfiye ninenin gelini 1949’da evlendiğinde çiçekli empirmeden entari giymiş. Pazenden iç çamaşırı, ayağında ayakkabı giymiş. Kendisine bir küpe ve alyans takılmış.
Vasfiye Nine anlatmaya devam ediyor ve diyor ki: “Şehirden un çuva; satın aldım. Eşime iç giyecek yapacaktım. Başka bir şey almak için sepeü mi indirdiğimde un çuvalının sepetimden alındığını gördüm. Benden de fu kara varmış meğer. Herife inandıramadım bir türlü.”Köyde yalınayak dolaşırmış.
Ana yola kadar yalınayak gidilir, sonr; çarıklar giyilirmiş. “Üç günlük yolu yalınayak yürüdüğümü bilirim.” diyo; ve bana gülerek türküler sıralıyor.Başıma od yanayi, dumana bak dumana Ben bugün çok hastayım, geldun fena zamanaAklum gitti başumdan dağıldı ovitlere Kendimi değişmezdum en iyi yiğitlereBir dala yedi elma alma birini alma Habu deduğum işler seferberlukten kalma
Boyuna boyun bağı ben yemem koyun yağı Kızlar isteyi benden kekiklere gül yağı
Boşuna baş hemalı kuyumcunun işidir Yüzüne diş yarası hangi puştun işidir
O duman kara duman ovalara yayılur Sen ne kadar güzelsun seni gören bayılur
Diyelum sağa türki sen otur ucundan yaz Kalkuda gidecesun vaktüne kaldı biraz
Dağ başına kuyu var ince akar suyu var Derdumden şair oldum alem bilür huyu var.
b) VELİKÖYDEN 1910 DOĞUMLU EMİNE KÜÇÜK İSLAMOGLU’NUN ANLATTIKLARI
Kaynak Kişi: Emine KÜÇÜKİSLAMOĞLU Veliköy Aktaş doğumlu. Burada doğup burada evlendi.
Derleyen: Zeynep İSLAMOĞLU.
Seferberlikten önce kadınların ev kıyafeti şöyleydi: Genç kızlar başlarına tülbent örterlerdi, başın arkasından çapraz geçirilen tülbent, başın tepesine düğümlenirdi.
Evli olan kadınlar ise başlarına fes koyarlardı. Siyah tülbenti fesin üzerine iki parmak kalınlıkta sarıp, çapraz şekilde dolayıp, fesin üzerine çikle atar, arkaya bağlarlardı. Üzerine tülbent bağlayıp ve önden çapraz sarıp yanlardan yukarıya doğru ve de kulaklar gözükmeyecek şekilde başın üzerine düğüm atarlardı.
Evden dışarıya çıkan kızlar peştemal örterlerdi. Sadece gözleri görünürdü. Kadınlar ise dışarıya çıkınca peçeli çarşaf giyerlerdi. Peştemalı ve çarşafı çarşıdan satın alırlardı.
Eskiden Kadınların İç Giyimi Nasıldı: Eskiden kendir ekilir, kopali ile dövülür, tarak mitariye geçirilip işlenirdi. Bu feretiko kasara verilip ağar-tılırdı. Bundan bele kadar gelen iç giyim yapılırdı. Uzun bağlamak don giyerlerdi. Fakir olan kesimde iç giyim yoktu sadece uzun don vardı.
Kadınların Dış Giyimi Nasıldı: Kendirin kalın işlemesinden bel kesimi olmayan, topuğa kadar olan entariler dikilirdi. Ruslar Rize’ye gelmeden önce herkes çoğunlukla çarşıdan ihtiyacını karşılardı. Ruslardan sonra fakirlik çoğaldı ve kendileri üretmeye başladılar.
Şalvar yoktu. Fakat uzun paçalı donlar vardı. Dolaylık olarak peştemalı kullanırlardı. Dış giyim kumaşları feretiko, pazen ve dümentti. Düment siyah çarşaf yapılan kumaşın adı idi. Peştemallar renkli paftalı olup baş örtüsü ve dolaylık olarak kullanılırdı.
Kışlık Giyim Nasıldı: Kışlık giyim olarak peçeli çarşaf giyilirdi. Onların kışın yazdan farkı yoktu ve giyecekleri azdı. Yazın giydiklerinin iki katını giyerlerdi.
Bayramlık Giyimleri Nasıldı: Özel günler için giyebilecekleri giysileri yoktu. Çünkü fakirdiler.
Gelinlik Giysileri Nasıldı: Çok eskiden gelinler düment kumaştan peçeli çarşaf giyerlerdi. Çarşaf çok bol bir şekilde bel kesimi olmadan dikilirdi.
Ayaklarına kendi ördükleri yün çorapları, ayakkabı olarak da siyah ince çapulalar giyerlerdi. Daha sonraki yıllarda gelinler başlarına fes koyarak üzerine siyah tülbentten çelenk (çikle) yapıp arkadan bağlarlardı. Üzerlerine de tülbent atarlardı. (Yüz sene önce)
Geline elbise kesmeye gidilince kara dümentten çarşaf, keten ve basmadan iki tane entari, hazır olanından iki tane don alınırdı.
Kadınlar fakirlik zamanı yalınayak gezer, çarşıya indikleri zaman çarık giyerdi. Zenginler ayakkabı giyerlerdi.
Kadınların Takılan Nasıldı: Rizeli kadınlar takı takmazdı. Altın yoktu. Sadece gelinler boyunlarına hamale denen bir takı takardı. Bu hamalenin içinde cinden, gözden ve kötülükten korunmak için özel bir nuska bulunurdu. (Hamale denilen şey bizim hamail dediğimiz şey olsa gerek. Bugün erkek oyuncuların üzerine taktıkları zincirli hamayıl).
Giysilerde zengin fakir, köylü şehirli arasında nasıl bir fark vardı: Zenginler çarşıdan istediğini rahatlıkla alabilir. Fakirler ise ihtiyacını kendi eliyle karşılardı. Köylüler kendi yaptıkları giysileri giydikleri için basit ve sıradan giyinirlerdi. Zenginler ise daha alımlı giyinirdi.