Ezan Höparlör İle Okunurmu Nedir
Minârelere konulan hoparlör, müezzin için bir tenbellik vâsıtası olmuş, ezânın karanlık odalarda oturarak ve sünnete uymıyarak okunmasına sebeb olmuşdur. Asrlarca, göklere doğru uzanan ma’nevî süslerimiz minâreler de, bu kötü bid’at yüzünden birer ho-parlör direği hâline getirilmişlerdir.
İslâm âlimleri fennin bulduklarını hep iyi karşılamış, meselâ matba’anın kurulmasını teşvîk etmişler, fâideli kitâbların basılarak ilmin yayılmasını istemişlerdir. Radyo ve ho-parlörle, her yerde fâideli yayınlar yapılması da, islâmiyyetin beğendiği ve fâideleneceği bir buluş olduğu şübhesizdir. Fekat, müslimânları ezânın tatlı sesinden mahrûm bırakarak, ibâdetleri ho-parlörün tırmalayıcı sesi ile yapmak, zararlı olmakdadır.
Ho-parlörleri câmi’lere koymak lüzûmsuz bir isrâfdır. Îmânlı kalblere ilâhî te’sîrler yapan sâlih mü’minlerin sesleri yerine, âdetâ kilise çanı gibi zırlayan bu âlet yok iken, minârelerde okunan ezânlar ve câmi’lerdeki tekbîr sesleri, ecnebîleri bile vecde getiriyordu. Her mahallede okunan ezânları işiterek câmi’leri dolduran cemâ’at, Eshâb-ı Kirâm zemânında olduğu gibi namâzlarını huşû’ ile kılıyorlardı. Ezânın mü’minleri heyecâna getiren ilâhî te’sîri, ho-parlörün metalik sesleri ile gaybolmakdadır.
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” bir hadîs-i şerîfinde, “Her kim ezân sesi işitdiği zemân, müezzin ile berâber hafîfce okusa, her harfine bin sevâb verilir, bin günâhı mahvolur” buyurdu.
Ezânı duyan kimse, Kur’ân-ı kerîm okuyor ise de, işitdiğini yavaşça söylemesi sünnetdir. (Hayye alâ)ları duyunca bunları söylemeyip, (lâ havle velâ kuvvete illâ billâh) der. Ezândan sonra salevât getirilir. Sonra ezân düâsı okunur. İkinci (Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah) söyleyince, iki baş parmağının tırnaklarını öpdükden sonra, iki göz üzerine sürmek müstehabdır. İkâmetde böyle yapılmaz.