Irmak Nedir
Irmak genellikle denize dökülen, özellikle genişliği ve taşıdığı su niceliği bakımından en büyük akarsudur. Hemen hemen bütün eski uygarlıkların bir ırmak kıyısında ya da yakınında kurulmuş olması, ırmağın çok eski çağlardan beri insan yaşamındaki önemini gösterir. Tarihçi Herodotos, Mısır uygarlığının Nil ırmağının bir armağanı olduğunu belirtir.
Babil kenti, Fırat ve Dicle ırmakları arasında kurulmuştur. Bölgeyle verilen Mezopotamya adı da Yunancada "iki ırmak arasında" anlamına gelir. Hint uygarlığı da bugün Pakistan sınırları içinde kalan Indüs ırmağı kıyılarında doğmuştur. Çok eski çağlara uzanan Çin uygarlığında da Sarı ırmağın "Hwang Ho) etkisini unutmamak gerekir.
Günümüzde de ırmak kıyısında kurulmuş büyük yerleşme merkezlerinin sayısı oldukça kabarıktır, örneğin, Londra Thames; Paris Seine; New York Hudson; Moskova Moskva; Roma ise Tevere ırmakları çevresinde kurulmuştur. Irmakların, çevrelerinde uygarlıklar kurulmasının pek çok nedeni vardır. Akarsu herşeyden önce bir su kaynağıdır.
Bundan başka akarsular önemli ulaşım ve tışımacılık yolları oluştururlar. Balıkların yaşamasına çok elverişli olan ırmaklar, hidroelektrik santrallar yoluyla enerji üretimine de olanak sağlarlar. Bunlardan başka akarsu çevresinde bulunan toprak daha verimli, iklim daha iyi olur ve köyün ya da kentin savunması daha kolaylaşır.
Irmaklar değişik büyüklüklerde olabilir. Dünyanın en büyük ırmaklarından biri olan Amazon’dan, bir meydan savaşma adını vermiş olan Sakarya ırmağına kadar Dünya’nın dört bir yanına dağılmış sayısız ırmak vardır.
Karşı kıyısı görünmeyecek kadar geniş akarsular olduğu gibi, kısa ve fazla bir önemi olmayan akarsular da vardır. Coğrafya bilimi, akarsuları büyüklüklerine ve uzunluklarına göre değişik sözcüklerle adlandırır. Örneğin küçük ve su yönünden fazla zengin olmayan akarsular dere; biraz daha büyük olanlar çay; en büyükleri ise ırmak ve nehir o-larak adlandırılır.
Yurdumuzda akarsuların bazen yalnız su adıyla da anıldığı olur (Murat suyu gibi), özellikler taşıyan bazı ırmaklar ise yerel dillerle adlandırılırlar. Örneğin "yuadi" büyük Sahra’da çok sık karşılaşılan, gerçekte bütün çöl yörelerine özgü, susuz ırmak yataklarına verilen addır.
"Arroyo" tropikal bölgelerde, çok bol yağışlar sonucu oluşan ırmakları; Avustralya "creek"i ise çölde ya da yapısında bol tuz içeren ovalarda yitip giden ırmak türlerini belirten deyimlerdir. Aralarında oluşum açısından ortaya çıkan bu farklılıkların dışında ırmakların ortak bir özelliğinden söz edilebilir; ırmaklar yaşayan bir organizma gibi davranırlar. Yani doğarlar, büyürler, olgunlaşırlar, yaşlanırlar ve ö-lürler.
Ama ölüm olayı, bir akarsu için tamamen yok olmak anlamında değildir. Irmağın yaşamı: Irmak ya bir kaynaktan bir buzuldan, bir gölden ya da bir yeraltı su kaynağından yeryüzüne çıkmak yoluyla doğar. Suların ırmak ve ona ait kol ve uzantılarla toplandığı toprak alanına hidrogra-fik havza (akarsu havzası) adı verilir. Buna karşılık ırmağın ve ona bağlı her türlü akarsuyun yer aldığı alan akarsu sistemini oluşturur.
Bir akarsu havzası diğer bir akarsu havzasından her zaman kesin olarak ayrılamaz. Eğer böyle bir ayırım yapma olanağı varsa, her iki havzayı ayıran çizgiye su bölümü çizgisi adı verilir.
Irmağın kaynağından çıktıktan sonra akmaya başlaması olayı gençlik evresini meydana getirir. Bu evrede akarsu büyük bir coşkuyla düzlüğe doğru akar. Bu devinimi sırasında, genellikle derin ve aynı doğrultuda uzanan doğal bir yatak oluşturur ve bunun içinde akışını sürdürür.
Yüzyıllar süren bir zaman sonunda sular, üzerinde aktıkları toprak alanının bir bölümünü sürükleyerek ya da aşındırarak, eğimin azalmasına ve ırmağın daha yavaş ve sakin attığı bir düzlüğe dönüşmesine neden olacak; başlangıçtaki görünüm yerini oldukça farklı bir başka görünüme bırakacaktır. Bu özellikleri taşıyan evre, ırmağın olgunluk evresini oluşturur. Irmakların geçirdiği evrelerin belirlenmesinde yan profil adı verilen bir kavram da yer alır. Bu terim, kaynağından ağzına kadar bir ırmağın bütün sar-kımlarının birleşmesiyle elde edilen eğriyi belirtir.
Yan profilin denge profiline yaklaşması, yani eğimin, kayaları aşındırmadan, sürükleme ve biriktirme işlemlerine yol açmada, yalnız suyun akmasına elverecek bir derecede olması, ırmağın yaşlılık evresinde olduğunu gösterir. Bu aşamada ırmak yeteri kadar kaymış ve yavaş yavaş yolculuğunun sonuna yaklaşmıştır. Denge profili adı verilen eğim, kuşkusuz yalnız kuramsal olarak geçerlidir. Yaşlandığı kabul edilen bir ırmak yeniden gençlik evresine dönebilir; önceden olduğu gibi hızlı akışlara, dökülüşlere, çağlamalar, çevrintilere yeniden başlayabilir.
Söz konusu olay bazı doğa olayları sonrasında, örneğin aşırı yağışlar sonunda taşınması gereken su oranının çok artmasıyla ya da bir akarsu havzasının suyunun diğer bir akarsu havzasına boşaltılmasıyla ortaya çıkabilir. Bu son gençleşme olayı coğrafya biliminde kapma olarak adlandırılır. Kapma olayında, bir ırmağın kaynak bölümünde zamanla ortaya çıkan fazla aşınma nedeniyle ırmak yatağının geriye doğru kayması ve alçalması söz konusudur.
Sürekli geriye doğru uzayan ırmak yatağı, yakınında yer alan bir diğer ırmak yatağına ulaşarak bu ırmağı kendine doğru çevirir ve onun bir kolu durumuna gelmesine olanak hazırlar. Bir yandan aşın arak gerileyen, bir yandan derinleşen ırmak yatağı, zamanla akışını yakınındaki ırmak yatağından daha alçakta sürdürmeye başlar. Menderesler: Irmakların gençle-şebilme özelliklerinden başka.
olgunluk ve yaşlılık evrelerinde kıvrımlar oluşturma özellikleri de vrdır. Bazen ırmağın üzerinde aktığı ovanın genişliğini bulan bu kıvrımlar boyunca ırmak, ağır akma eğimi gösterir. Ülkemizin batısında, Ege bölgesinde bulunan Büyük Menderesin oluşturduğu çok sayıda kıvrımdan esinlenerek, ırmakların bu özelliklerine menderes adı verilmiştir.
iki varsayım: Düz bir doğru yönünde akması gerekirken, bir ırmak neden bu çok geniş kıv-rımları°çizer? Bu konuda iki değişik varsayım ileri sürül-mek-tedir. Birinci varsayıma göre ırmak, ovaya ya da düz bir alana indiği anda akış hızının yavaşlaması menderesleri oluşturur.
Dağ sularının basıncı, daha düz bir konumda bulunan suları kendilerine kıvrımlı bir yatak kazmak zorunda bırakır, ikinci varsayıma göre ise menderesler vadiden iniş sırasında karşılaşılan herhangi bir engel nedeniyle oluşurlar. Bu durumda, merkezkaç gücü nedeniyle kıvrılmak zorunda kalan ırmak, çıkıntı (konveks) olarak adlandırılan dış kıyıyı daha çok kazar, içerlek (konkav) denilen iç kıyıya da taşıdığı maddeleri yığar.
Bu işlem, ırmağın her iki kıvrımını ayıran ve menderes boynu adı verilen ince bir toprak dilimi kalıncaya kadar sürer. Bu aşa-mada bazen boynun iki yanında yer alan kıyılar, erozyon nedeniyle birbirlerine yaklaşarak bir zaman sonra bu ince toprak diliminin ortadan kalkmasına neden olabilirler. Bazen de, sularının bol bir döneminde ırmak iki kıvrım arasında toprak dilimini aşar. Menderes atlaması adı verilen bu olayda kıvrım bölgesi yarımay biçiminde küçük bir göl oluşturur. Bu küçük göl zamanla kurur.
Yolculuğunun sonuna gelen bir ırmak,’ değişik biçimlerde varlığını noktalar. Ya kıyıda, haliç adı verilen girinti veya delta adı verilen dolmuş ağızlar meydana getirerek denize, ya başka bir ırmağa ya da bir göle dökülür. Ya da toprak üzerinde yitip gider. Ama bir ırmak hiç bir zaman tam anlamıyla yitmiş sayılmaz. Denizden, diğer ırmaklardan, toprak-tan, göllerden buharlaşan su, yağmur şeklinde yeniden yeryüzüne dönerek yeni kaynaklar ve havzalar oluşturur. Böylece çevrim yeniden başlar.
Debi ve rejim: Debi, ırmağın dikey bir kesitinden bir saniye içinde geçen su miktarının metreküp olarak belirlenmesidir. Debi, bütün bir yıl boyunca aynı değerde değildir. Irmak havzasının büyüklüğü ve yörenin iklim koşulları debiyi farklı kılar, örneğin yağışların bol olması durumunda, karların erime mevsimi boyunca debinin değeri yüksektir. Buna karşılık, sıcak mevsim süresince buharlaşmanın fazla olduğu ya da yağışların olmadığı dönemlerde debinin değeri azalır. Rejim ise, bir ırmağın taşıdığı su miktarının yıl boyunca gösterdiği değişikliktir.
Yılın belli mevsimlerinde suları çoğalan, belli mevsimlerde de azalan ırmakların rejimi basit rejim adını alır. Çünkü bu ırmaklar için yalnız az su ya da bol su dönemlerinden söz edilebilir. Örneğin Akdenize dökülen ırmaklar yazın azalan, kışın çoğalan sularıyla bu özelliğe sahip ırmaklardır. Akdeniz rejiminin dışında bir rejim de ırmak havzasının beşte birinin buzla kaplı olduğu buzul rejimidir.
çok güzel ama çokda uzun söylemeliyim.