Hıristiyanlık Dini ve Özellikleri Nedir

      28.11.2019
      1.503
      Hıristiyanlık Dini ve Özellikleri Nedir

      Hıristiyanlık isa’nın kurduğu, tarihsel dizi içinde ikinci tektanrılı dindir. Hıristiyanlık günümüzden yaklaşık 1900 yıl önce Filistin yakınlarındaki Celil bölgesinde, Yahudi dininden ayrı bir din olarak Isa (Jesus) tarafından kurulmuştur. Isa, Hıristiyanlığın temel ilkelerini Kefernahum yakınlarındaki bir tepede yaptığı "Dağda Verilen öğüt" adı verilen konuşmada ortaya koymuştur. I.Ö. 63 yılında Roma birlikleri, Pompe6 komutasında, Suriye’yi ele geçirdi ve Filistin’e girdi.

      Yahudi ülkesinin bağımsızlığı son buldu. Yahudi krallığı Roma imparatorluğunun egemenliği altına girmişti. Bu olay halk arasında Tanrı devleti ve kurtarıcı Mesih inancının güçlenmesi biçiminde bir tepki yarattı. Isa, Filistin’de böyle bir ortamda ortaya çıktı. Isa Nasıralı bir marangoz ustasının oğluydu. Yahudi okulunda okudu ve dinsel eğitimin etkisinde kaldı.

      Genç yaşta kişiliğiyle, çevresinde saygı duyulan bir insan oldu. Otuz yaşmdayken, çölde uzun bir düşünme sürecinden sonra, Kefernahum adlı küçük bir balıkçı kasabasına yerleşti. Düşünceleriyle burada etkili oldu ve çevresinde kendisine inanan ya da kendisini dinlemek isteyen Yahudiler toplandı. Isa bütün insanların kardeşliğine dayanan, evrensel bir düşünce getiriyordu, insan ancak sevgiyle birbirine bağlanabilirdi. Sevmek içinse eşitlik gerekiyordu. Eşitlik varlıkta sağlanamayacağına göre, yoksullukta sağlanabilirdi.

      Gerçek erdem yoksulluktaydı ve Tanrı katına ancak yoksullar ulaşabilirdi. Isa, Musa ve öbür peygamberlerin eserlerini yıkmak için değil, bu eserleri daha da olgunlaştırmak için Tanrı tarafından gönderilen Mesih olduğunu ileri sürüyordu. Isa, düşünceleriyle Yahudi Haham örgütünün yetkesini sarsıyor, tehdit ediyordu.

      Kudüs’teki Roma yetkililerine yapılan ihbar üzerine halkı kışkırttığı, kamu düzenini bozduğu gerekçesiyle Roma güvenlik güçleri tarafından yargılandı ve ölüm cezasına çarptırıldı. Ölüm cezası dönemin yasaları uyarınca, çarmıha gerilerek, yerine getirildi, isa’nın çarmıha gerilmesinden sonra, onun düşünce ve inançlarını paylaşanlar Ermiş Petrus etrafında Ga-lile’de toplandılar. Bu topluluk I.S. 44 yılında Antakya’ya sürüldü. Antakyalı putataparlar bu topluluğa Hıristiyan adım verdiler.

      Döneme egemen olan kargaşa ortamında Kudüs Yahudilerinin ve Roma İmparatorluğunun engellemelerine karşın Hıristiyanlık yayıldı. Yahudi dininin ayin ve törenlerinden uzaklaşan bu öğreti yalmlığıyla halkı kendine çekiyordu, insanlar dış baskıların, ekonomik güçlüklerin etkilerinden uzaklaşmak için Hıristiyanlığı benimsiyordu. Halk toplumsal adalet istemlerinin karşılığını Hıristiyanlıkta bulduğuna inanıyordu, isa’nın bir başka yandaşı Ermiş Paulus, coşkun söylevleriyle, Yahudi kolonileri arasında din değiştirip Hıristiyanlığa geçenlerin sayısını çoğaltıyordu.

      Orta-Doğunun bölge başkentlerinde Antakya ve iskenderiye’de Hıristiyanlık giderek güçlendi. Hıristiyanlık Yahudi ve Pers düşüncesinin bileşimini ortaya koyuyordu. Kurtuluştan, öte-dünya mutluluğundan, dünya zevk ve günahlarından arınmak gerekliliğinden söz ediyordu. Bu dönemde varolan dinler ve inanışlar insanların somut sorunlarının karşılığı olamazken, Hıristiyanlık toplumsal karmaşa ortamında yeni bir umut ve inanç kaynağıydı. Gelecekteki yaşamın toplumsal eşitlikten yana olacağı inancı, baskı ve yoksulluğun acılarını azaltıyordu.

      Ermiş Paulus Hıristiyanlığı Roma imparatorluğunda yaymaya çalıştı. Özellikle Romalı seçkinler ve aydınlar bu yeni dini benimsediler. Yeni bir dünya görüşü ve değerler sistemi gereksinimi aydınları ve seçkinleri Hıristiyanlığa yöneltti. Bu yayılış karşısında Hıristiyanlar, imparator Neron döneminde Roma’da kitleler halinde öldürüldü. Ama kitlesel öldürmeler Hıristiyanlığın yayılmasını engelleyemedi. Hıristiyanlık ispanya’ya ulaştı. Afrika’da yayıldı. Yunanistan ve Makedonya’da etkili oldu.

      Hıristiyanlığın Roma’da seçkin-ler, aydınlar ve yönetici sınıf arasında yayılması önemli bir gelişmeydi. Ermiş Paulus’un ölümünden yüzyıl sonra Hıristiyanlığın kutsal yazıları bir kitapta toplanmıştı. Bu kitap incil’di. Hıristiyanlığın üst sınıflar arasında yayılmasından sonra Katolik topluluklar (Ermiş Petrus’un dinsel yorumunu kabul eden Hıristiyanlar) bağışlarla zengin-leştiler.

      Üst sınıfların Katolikliği benimsemelerinden sonra Hıristiyan öğretisi Roma için toplumsal tehlike olarak görülmekten uzaklaşetı. Romalı soylular antik Yunan düşüncesinin kamutanrıcı öğretisinden daha yumuşak olan bu yeni dinde, yürürlükteki toplum düzenim daha çok sağlamlaştıracak bir barış ve uzlaşma etkeni görüyorlardı. Aydınlar ve seçkinler, toplum içindeki önemli konumları ve bilgilerinin yardımıyla Hıristiyanlığın etkin yorumcuları oldular.

      Hıristiyan toplulukları düzenleyip yöneten başkanlar, piskoposlar, metropolitler giderek üst sınıflar arasından seçilmeye başlandı. Bu yöneticiler yasalara ve kurulu düzene uygunluk yanlısıydı. Böylece piskoposlar ve metropolitler aracılığıyla Hıristiyanlıkla imparatorluğun yönetim örgütü arasında bir işbirliği oluştu. Zenginleşen ve güçlenen kilise örgütleri kurulu düzeni olduğu gibi kabul etmeye başladılar. Hıristiyanlık artık imparatorluğun siyasal birlik politikasından yararlanmaya başlamıştı. Hıristiyanlık, devlet örgütü içinde güçlendiği oranda değer ve etkinlik kazandı. Hıristiyan öğretisi Roma imparatorluğunda kendisini bütünle-yecek bir gövde buldu.

      Roma imparatorluğunun genişlemesi ölçüsünde yayıldı. I.S. 312 yılında Roma imparatoru Kon-stantin, Hıristiyanlığı tanıdı ve kabul etti. Konstantin I.S. 337 yılında öldüğü zaman, kilise devlet içinde çok güçlü bir etkinliğe sahipti. I.S. 457 yılında Doğu Roma imparatoruna tacım başpiskopos giydirdi. Kilise örgütü isa’nın ölümünden yaklaşık beş yüzyıl sonra, devlet örgütü yardımıyla ateokratik bir devlet olmuştu.

      I.S. 1054 yılın-da Hıristiyanlık ikiye bölündü. Başında Papanın bulunduğu Katolik kilisesinin karşısında or-todokslar ve Doğu kilisesi Ortaya çıktı. Katolik kilisesi XIII. ve XIV. yüzyıllarda en güçlü devrini yaşadı. Bütün ortaçağ boyunca Hıristiyanlık Avrupalda toplumsal ve siyasal ilişkileri etkiledi.

      XVI. yüzyılın ilk yarısında Martin Luther’in öncülüğünde gerçekleştirilen reform hareketleriyle Avrupa’da Katolik kilisenin dışında Protestan kilisesi kuruldu. XX. yüzyılda Hıristiyan mezhepleri arasında yeniden birleşme eğilimleri görülmektedir. 1948 yılında toplanan Dünya Kiliseler Konseyi ve 1964 yılında Kudüs’te Katolik ve Ortodoks kilisesi başkanlarının buluşması bu eğilimin göstergeleridir.

      Hıristiyanlığın ana kuralı "Tes-lis"tir. Teslis, Tanrı’nın Baba-Oğul-Kutsal Ruh biçiminde birleşmiş bir teklik olarak düşünülmesidir. Hıristiyanlığın kutsal kitabı incil’dir, incil’in aslı eski Yunanca yazılmıştır, incil Isa’nm ölümünden sonra Matta, Lukas, Yohanna ve Markos tarafından dört ayrı biçimde yazılmıştır. Daha sonraları da birçok incil yazılmıştır, ama günümüzde incil dört kitaptan oluşur.

      Hıristiyanlık için Isa’mn varlığı büyük önem taşır. Isa, "Tanrı’nın Oğlu" ve Tanrıyla bir olandır. İnanışa göre Isa, çarmıha gerildikten sonra göğe çıkmıştır İlk Hıristiyanlar Isa’nm yeryüzüne döneceğine, bu dönüşle birlikte kıyamet günü ve "son yargılama gününün" başlayacağına inanırlardı. Hıristiyanlık iki ana kola ayrılır: Roma Katolik kilisesi ve Doğu Ortodoks kilisesi Katolik kilisesi Hıristiyanlığın ilk ilkelerine tutuculuk ölçüsünde bağlıdır. Protestan kiliseleriyse, XVI. yüzyılda yapılan reform hareketlerinden sonra kurulmuş, yenilik yanlısıdır.

      Katolik kilisesi başkanı Papa Roma’da oturur ve Vatikan devletinin de başkanıdır. Günah çıkartmak Katolikliğin önemli ilkelerinden biridir. Din adamları evlenemez-ler, Katoliklik boşanmayı tanımaz. Cuma günleri et ve yağlı yemekler yenmez. Katoliklik karşısında Protestanlık, daha hoşgörülüdür.

      Hıristiyanlar Isa’nm doğumunu yeni bir çağın başlangıcı olarak kabul etmişlerdir, isa’nın doğum tarihi, miladi takvimin başlangıcı olan sıfır yılıdır. Hıristiyanlık her yıl isa’nın doğumu olarak kabul edilen 25 Aralık gününü kutlarlar. Bu kutlama gününe "Noel" adı verilir. Hıristiyan felsefesi: Hıristiyanlık başlangıçta bir felsefe dizgesi ortaya koymamıştır, isa’nın ortaya koyduğu ruh ve beden ayrılığı, tek tanrı düşüncesi gibi ilkeler Katolik kilise tarafından III. yüzyıldan V. yüzyıla dek genişletilmeye çalışıldı. Ortaçağda Hıristiyanlık bir felsefe olarak sistemleştirildi.

      Yunan düşünürü Platon’un düşünceleriyle isa’nın ilkeleri birleştirilerek bir felsefe dizgesi oluşturulmaya çalışıldı. Saint Augustin ve Jean Scot Eriugena bu konuda önemli adlardır. Anselmus, Aquino’lu Thomas, Scotus gibi din felsefecilerinin yapıtlarında ise Aristoteles’in etkisi görülür. Günümüzde Hıristiyan felsefesi güçlü bir akım değildir. Fransız düşünürü Gabriel Marcel’in Tanrıcı Varoluşçuluğu teolojik felsefe geleneğinin ulaştığı yer olarak düşünülebilir.

      YORUMLAR

      1. büşra dedi ki:

        iyimiş aradığımı buldum eyv

      2. habibe dedi ki:

        allah razı olsun çok açıklayıcıydı

      3. nesibe dedi ki:

        tam istediğim gibi olmasada güzül

      4. beyzanur çetinkaya dedi ki:

        çok uzun olmuş daha kısa ve daha açıklayıcı olabilirdiniz ben daha kısasını bulduğum için hadi size eyvallah

      5. CANSU dedi ki:

        HRİSTİYNLAR CENNETE GİDMEYCEK DYE Bİ KURAL YOOK….