Bellek Nedir

      05.12.2019
      670
      Bellek Nedir

      Bellek, insan beyninin deneylerle edindiği izlenim ve bilgileri saptayıp biriktirme ve gereğinde bunlardan yararlanma yeteneğidir. Örneğin Mi-randola’lı Giovanni Pico 25 yaşındayken Roma’ya geldiğinde, birbirinden çok farklı dokuz yüz ayrı konuda, hiç bir kaynağa başvurmadan ve hiç kimseden yardım almadan ayrıntılı açıklamalar yapabilecek, soruları yanıtlayabilecek bir bilgi birikimine sahipti. Gerçekten onbe-şinci yüzyılın ikinci yarısında yaşamış olan Giovanni Pico, olağanüstü bir belleğe sahip olan insanlar arasında ilk sırada yer alır.

      Bellek duyu organları ve akıl aracılığıyla alman bilgilerin saklanması ve gerektiğinde kullanılması yetişidir. Bellek olmadan öğrenme olamayacağı gibi, ayrı zamanlarda algılanan olaylar arasında bir karşılaştırma yapmak ya da ilişki kurmak da olanaksızdır. Bu yetenek yalnızca insana özgü değildir. Bütün hayvanlarda değişik ölçülerde de olsa öğrenme ve anımsama yetisi vardır. İnsan beyni bir bilgisayarla karşılaştırıldığında, bellek verilerin toplandığı merkeze ve istenildiğinde bu verileri yeniden devreye sokan düzeneğe benzetilebilir. Ancak bu merkezin beynin belirli bir bölümünde mi bulunduğu, eğer böyle ise nerede olduğu kesin olarak belirlenememiştir.

      Urlar, kazalar ya da başka gerekçeler nedeniyle beyinlerinin çeşitli bölümleri çıkarılan hayvan ve insanlar üzerinde yapılan incelemelerde, belleğin az çok zayıfladığı görülmüş, ama kimi kez ortadan kalkıp, kimi kez kalkmamasına rastlanmamıştır. Büyük bir olasılıkla, edindiğimiz bütün bilgiler beyindeki binlerce sinir hücresi arasında paylaşılmakta böylece bütün bellek beyne yayılmaktadır. Bu yetinin Önemi eski dönemlerden beri bilinmektedir. Belleği bilimsel olarak inceleyen ilk çağdaş bilim adamı, geçen yüzyılın sonlarında yaşayan Alman Hermann Ebbing-haus’un çalışmalarından elde edilen sonuçlar oldukça ilginçtir. Ebbinghaus’a göre belleği araştırırken unutkanlık, öğesi de göz önünde bulundurulmalıdır (unutkanlık, izlenimin sirjir dokudan kaybolması diye tanımlanabilir).

      Belleğin işleyişi incelendiğinde insanların kendilerini derinden etkileyen olayları daha kolay anımsadıkları görülür. Örneğin çok hoşlanılan, mutluluk veren olayların yanı sıra üzüntü ve acı kaynağı olanlar da kolayca bellekte yer ederler. Buna karşılık, sık sık yinelenmeyen ya da insanda kuşku ve panik gibi kışa süreli etkilenmelere yol açan olayların daha çabuk unutulduğu saptanmıştır. Psikanaliz biliminde "uzaklaştırma" olarak adlandırılan bu davranış biçimiyle insan, anımsamak istemediği olayları belleğin aydınlığından uzaklaştırıp bilinç altına itmeye çalışır. Ancak bu, anımsamak istenmeyen olaym bütünüyle ortadan kalktığı anlamına gelmez. Söz konusu olay hiç beklenmedik bir anda ve birdenbire bilinç üstüne çıkıp kişiyi yeniden etkileyebilir.

      Uzun ya da kısa süreli bellek kaybı (amnezi) da aynı kökenden kaynaklanır. Bunun yanı sıra, çeşitli nedenlerden meydana gelen olağan unutkanlıklar da vardır, örneğin olağan unutkanlıklardan biri "karıştırmadır". Birbirleriyle ilişkisi olmayan, ama adı benzeyen iki olayın kısa zaman aralıklarıyla yaşanması sonucunda birbirlerine karıştırılmaları doğaldır. Bu bilgiler genellikle çabuk unutulur.

      Unutmaya yardımcı olan en önemli etkenlerden biri zamandır. Ancak unutma artan bir tempo izlemez. Bir olay önceleri daha çabuk bellekten silinirken, bu hız giderek yavaşlar. Kimi araştırmacılara göre, benzer deneyimler ya da çağrışımlar aracılığıyla sık sık tazelenmeyen olaylar daha çabuk unutulurlar. ilk çocukluk anılarının kolay anımsanmamasının başlıca nedenlerinden biri, bunların gençlik ve olgunluk anılarından bütünüyle farklı olmalarıdır. Ruhsal nedenler ve zaman etkeninin yanı sıra, kimi sinir sistemi, dolaşım sistemi bozuklukları ve yaşlılık gibi biyolojik değişikliklerin sonucunda da süratli bir bellek kaybı görülebilir.

      Belleme yeteneği yaşın ilerlemesi sonucunda azalır. Yaşlılarda beyin, izlenimleri eskisi kadar kolay saptayamaz. Yaşlılıkta son dönemlerdeki olayların daha güç hatırlanması da dikkat çekicidir. Kimi yaşlılarda bu durum ileri derecelere ulaşır? Aşırı yetersizlik, genellikle beyine ulaşan kan akımının kısıtlanmış olmasının sonucudur. Beynin bu biçimde geri dönüşü olmayan zedelenmesine "bunama" ya da tıp dilindeki adıyla "dementia" denir. Genellikle ihtiyarlık döneminde görülen bu durum, kimi zaman gençlik döneminde, dahası çocuklukta bile ortaya çıkabilir. Bunamada en belirgin özellik son dönemlerde yaşanan olayların hatırlanamamasıdır. Hasta, olup bitenleri giderek daha güç hatırlayabildiğini ve daha kolay unutabildiğini görür. Bir süre olağanüstü çaba harcayarak, ya da söz gelimi not defterinden yararlanarak bu eksikliğini dengelemeye çalışsa bile, durum ilerledikçe not defterine bakmayı bile unutur. Beyin artık günlük izlenimleri saptayamaz. Evin kanıksanmış işleyişi içinde, ilk bakışta ayırtedil-meyen kalıplaşmış hareket dizisinden oluşmuş bir yaşantı sürdürür. Zamanla durur daha da ağırlaşır, ihtiyarların sokakta yollarını yitirmeleri de bu tür bir yetersizliktir.

      Bunayan insanlar eskiden kazanılan izlenimleri koruyabilirler. Bu yönleriyle de geçmişte yaşıyor gibidirler. Bu kimselerin aynı konuyu (hemen hemen aynı cümlelerle) sık sık yinelemeleri konuşmalarının belirgin özelliğidir. Yinelemenin nedeni, az önce konuştuklarını hatırlamamaladır Duyu organlarına bağlı olan bellek insandan insana farklılıklar gösterir, insanları tanıma, aynı ve benzer şeyler ayırma yeteneğine dayalı göz belleği kulak belleği, tat belleği bu farklılığın temel nedenidir. Belleme gücünün geliştirilmesi: Belleme gücünün geliştirilmesi için ne yapmalı sorusu yerinde değildir, önemli olan öğrenilenlerin gereğince nasıl saklanabileceği ve gerektiğinde nasıl ortaya çıkabileceği sorusudur. 

      Bu soruya verilecek en olumlu yanıt, belleme yeteneğinin geliştirilmesidir. Hayvanlar üzerinde sürdürülen yoğun çalışmalara karşm, belleme gücünü çoğaltma yolu henüz bulunamamıştır. Ancak öğrenme ve belleme işlemlerinde kimi noktalara dikkat edilerek insandaki belleme gücü arttırılabilir. Örneğin, beyni fazla zorlamamak için yorgunken zihinsel çalışma yapmamak gerekir. Alkol aldıktan sonra öğrenmeye ya da ezberlemeye çalışmak doğru değildir. Öğrenilecek şeyleri birbirinden kopuk ilişkisiz bölümleri olarak değil, tersine bir bütünün parçaları olarak değerlendirmek bellemeye kolaylık sağlar, öğrenilecek konunun bellekte yer etmesindeki en önemli etkenlerden biri de öğrenmek isteğidir.

      YORUMLAR

      Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.