İşgal Yıllarında Rize’nin Durumu

      06.12.2019
      2.412
      İşgal Yıllarında Rize’nin Durumu

      Ruslar Rize’de iki yıl onbeş gün kalarak ayrıldılar. Böylece Doğu Karadeniz Bölgemiz de esaret ve muhacirlik yıllarıda bitmişti. Açlıklar, yokluklar, hastalıklar ve ölüm dolu günler yaşandı.

      İşgal nedeni ile sadece Trabzon ve yöresinden 324,826 kişi göç etmek zorunda kalmıştı.’ Cephe gerisinde kalanlar açlık ve hastalıkların yanı sıra Rum ve Ermeni Çetelerinin baskılarına maruz kaldılar. O yıllarda yiyecek doğru dürüst bir şey bulamıyorlardı. Bazı insanlarımız denizden taşıdıkları suları kaynatıp tuz elde ediyor ve bunları kullanıyorlardı.

      Ruslar işgal ettikleri yerlerde sürekli kalacakmış gibi hareket ediyorlardı. Önemli gördükleri yere askerlerini yerleştirerek hakimiyeti kurmaya çalıştılar. Askerlerin bir kısmını medreselere, diğer bir kısmını camilere yerleştirdiler. Ardeşen ilçemizde Köprü Köyü Medresesi ile Rize’de bazı camiler bu amaçla kullanıldı. İşgal yıllarında Ruslar’ın içinde 4 bin Kazak askerinin de mevcut olduğunu bazı kaynaklar belirtmiştir.

      Bunlardan 500 kadar askeri yol yapımında kullandılar. Ruslar ayrıca sahil yolunun ve Kalkandere üzerindeki İkizdere yolunun yapılması için halkı belli bir ücret karşılığında çalıştırdılar. Ayrıca sahilde demir yolu yapmak için kadın ve çocuk demeden halkı zorla çalıştırdılar.

      Büyüklere bir Manat (Rus para birimi), kadın ve çocuklara yarım Manat ücret ödüyorlardı. Bu çalışmalar sırasında Çu-har – Daun (veba) hastalığından çoğu çocuk ve genç olmak üzere neredeyse günde otuz kişi ölmekteydi.Bu çalışmalarda Ruslar köprüler, istinat duvarları ve yol genişletme işleri yaptılar.

      Trabzon’da Rum ağırlıklı bir yönetim de oluşturdular. Bazı yerlerde yerli halktan yöneticiler atadılar. Bu atamalarda Rusça bilenler tercih ediliyordu. Rus şehirlerine gurbete çıkıp buralarda Ruşça öğrenen kimselerde vardı. Yöre halkı yoksullaştığı gibi eğitim ve öğretim faaliyetleri de aksamıştı.

      Rus ordusunun içinde olan Ermeniler fırsat buldukça halka kötülük ettiler. Ermenilerin insanların malına ve namusuna yönelik tecavüzleri Rus komutanlarca şiddetle cezalandırılıyordu. Ruslar görünüşte halka yakın durmaya çalışıyorlardı. Ruslar geri çekilirken mevzilerini Ermenilere bıraktılar. Bir çok cami ve Rize çarşısını ateşe verdiler. Çevreyi yağmalamaya başladılar. Ağır yıkım gören kentlerden biri de Rize’dir.

      Ermenilerin Rize’de yaktıkları bir çok camiden birisi de Orta Cami’dir.İslâm Paşa, Zihni İsmailoğlu, Besim Öksüzoğlu ve Murat isimli gençlerin Bağdatlı Mahallesi’nde Taviloğlu Kahvesi önünde şehit olduklarına dair kayıtlar bulunmaktadır. Ayrıca o yıllardaki milli kahramanlarımızdan biri olan Portakallı Mahallesinden İpsiz Recep isimli yaşlı bir adamdan da bahsedilmektedir.

      Bir yandan Rus işgaliyle uğraşırken diğer yandan da batıya kuvvet gönderilmesi Genelkurmay emri olarak isteniyordu. Yeni ihtisas edilen askerlerin bulunduğu 37. Tümen Rus silahlarıyla donatılıp, ikinci defa batıya gönderildi. Elinde silah kalmayan bölgemiz askerlerine tekrar Rus silahları alındı.

      Doğu cephemiz ağır silahlar bakımından batıdan şanslıydı, bu sefer ağır silahlarımız batıya gönderildi. Almanya’nın çöküşü ile Rus silahların Türklere dönmesinde yardımcı olmuştur. Yörede küçük ve yaşlı insanlarımız göç etmiş ve tekrar geri dönmüşlerdir.4

      Yöremizde meydana gelen bir başka olay Sari-yona çetesiydi. Bu çete bölgemizde zevk uğruna hiç günahı olmayan çoluk, çocuk, kadın, erkek, genç, yaşlı, hasta insanlara türlü işkenceler yapıyor, ırza geçiyor, soygun, talan ediyor ve öldürüyordu. Bu çetenin ele başları bir türlü ele geçirilemiyordu.

      Can ve mal güvenliği de kalmamıştı. Türk milleti en zalim düşmanlarla ölüm kalım savaşım verirken, bir yandan dahili düşmanlarla uğralıyordu. Sonunda bu çete Bulgaristan’a kaçmak için taka satın aldı. Bu satın alma işi Kuva-i Milliyemizce tespit edildi.

      Sarıyona ve sülalesinin adamları bu takaya dolarak denize açıldılar. Bulgaristan’a kaçmak istiyorlardı. Bu sırada Alemdar savaş gemimizde Batum’dan Trabzon’a mermi ve silah taşıyordu. Deniz r;akliye komutanlığından acil bir haberle takayı takibe alma emri verildi. Alemdar savaş gemimizin kaptanı Mustafa Öksüzoğlu (Nail) yedi mil kadar bir açıkta takayı görüp takaya yaklaşıyorlar.

      O sırada Sa-riyona ve adamları görünmüyorlardı. Kaptan, Mustafa Öksüzoğlu takanın makinisti ile irtibata geçip Sari-yano ve adamlarını isstedi. Makinist çok korktu ve korkusundan titreyip, “Buna imkan yok, hepsi tepeden tırnağa silahlı” diye cevap verdi. Alemdar savaş gemimizin kaptanı Mustafa Öksüzoğlu tecrübeli bir kişi idi. Hemen silaha sarıldılar. Buna rağmen Alemdar gemimiz gafil avlanmamıştı. bu takipte büyük bir tehlike atlattı.

      Ancak bu Yanku’nun da sonu oldu, bütün zalimlerin sonu olduğu gibi ailesini ve çocuğunu bile denize attı. Denize atılanlardan yalnız ailesinden bir kadın kurtarıldı.

      Böylece talancı, zalim Sariyano ve onun yandaşı olan Abaciyan’ın da çetesi temizlenmiş oldu.5 Cihan savaşında yenik düşen Osmanlı İmparatorluğu 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros müteareke-sinde ülkenin topraklarını galip devletlerin işgaline açık bulunduran maddeler bulunuyordu.

      Bu arada galip devletlerin desteklediği bazı azınlıklar da fırsat bilerek örgütlenip bağımsız devletler kurmak için mücadeleye başladılar.

      Bu yıkıcı çalışmaların en önemlilerinden birisi Orta ve Karadeniz bölgesinde bağımsız Pontus Devleti kurma çalışmalarıydı. Örgütlerinin adı da Pontus Cemiyeti idi. Bu cemiyetin ayrıca yan kuruluşları da vardı. Ayrılıkçı örgütün silahlı üyeleri Karadeniz bölgesinin köy ve kasabalarına silahlı baskınlar yaparak, kundaklama eylemleri düzenleyip, yöre halkımızı göçe zorluyorlardı.

      Sonuçta Rumların bu hareketine karşı bir hareket doğmuştu. Milli mücadele örgütlerinden ilki olan “Trabzon Muhafaza-i Hukuk-i Milliye Teşkilatı” kuruldu. Bu teşkilatın Rize’de de bir şubesi açılmıştı. Rize şubesinin kurucuları ise şunlardı: Mataracı Mehmet Bey, Tuzcuoğlu Süleyman Teyfik Bey, Lazoğlu Mustafa Efendi, Hacı Mehmet Ömeroğlu, Güveli Ahmet Bey ve Mataracı Hakkı Bey. Bu arada Rize’de “Lazistan Tekamül-ü Milliye Cemiyeti” adı altında

      başka bir teşkilat daha kurulmuştu. Bu teşkilatın başında da Ahmet Tevfık Paşaoğlu ve Celal Beyler bulunuyordu. Fakat bu teşkilatın faaliyetleri o kadar etkili değildi.6 Trabzon Muhafaza-i Hukuk-i Milliye Cemiyetinin ilk kongresi 13 Şubat 1919 tarihinde gerçekleştirildi. Her il başının çaresine bakmak ve düşmanın işgal teşebbüslerine karşı durabilmek için elinden geldiğince teşkilatlanıyordu.

      Bu amaçla kurulan ve merkezi İstanbul’da olan Vilayet-i Şarkiye Müdafa-i Hukuk-i Milliye Cemiye-ti’nin Erzurum Şubesi 10 Mart 1919 tarihinde faaliyete geçti. 17 Haziran 1919’da ilk kongresini toplayan şube bölge çapında daha geniş bir kongre toplama kararı alarak dağıldı.

      Bu ikinci toplantıya Trabzon Muhafaza-i Milliye Cemiyeti’nin delegeleri de davet edildiler. 23 Temmuz 1919 tarihinde toplanan bu ikinci kongreye 56 delege katılmıştı. Bu delegelerin 20’si Karadeniz Bölgesini temsil ediyordu. Rize’yi 1887 doğumlu Çamlı Hemşin Şenyuva Köyü’nden Necati Efendi (Memişoğlu) ve Hacı Gençağaoğlu Hakkı Bey temsil ettiler. Trabzon Muhafaza-i Hukuk-i Milliye Cemeyetini temsilen Erzurum kongresine katılan delegeler bazı görüşlere karşı çıkarak adeta bir muhalefet grubunu oluşturdular.

      İl ve ilçe örgütlerinin temsili meselesi ile kongre başkanlık seçiminde farklı görüşler ileri sürüyordu. Karadeniz’li delegelerin bu muhalefeti Sivas kongresine ve birinci Millet Meclisine de yansımıştı. Meclisteki ikinci grubun çekirdeğini Karadenizli delegeler oluşturuyordu.

      Kıtlık bir taraftan, eşkiyalar bir taraftan kol geziyordu. Zenginlerin de evleri basılıyordu. Dar ve dağlık ormanlık yerlerden giderek şehirlere ulaşıyorlardı. Eşkiyalar “İnsan nasıl can geriyor” diye savunmasız ve suçu olmayan insanları öldürüp büyük bir zevkle seyrediyorlardı.

      Kaynak: Rize’nin Kurtuluşu – Cemal Topaloğlu

      YORUMLAR

      Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.