Evrim Teorisi Nedir
EVRlM, zaman içinde birdenbire olmayan, kesintisiz, niceliksel ve niteliksel bir gelişme sürecidir. Evrimcilik ise, evrendeki nesnelerin, çağlar boyunca dış dünya koşullarının etkisiyle bir doğal gelişmeler dizisine uğrayarak değiştiğini ileri süren bir öğretidir. Evrim fiziksel nesnelerin yanısıra biyolojik nesneler için de geçerlidir.
Bir başka deyişle, gök cisimlerinin evriminden, yani yıldız, gezegen ve uyduların gaz durumundaki bulutsuların değişimiyle oluştuklarından söz edilebildiği gibi; atomaltı cisimcikler düzeyinin evriminden, yani proton, elektron, nötrondan yola çıkarak kimyasal elementlerin atom ve moleküllerinin yavaş yavaş daha karmaşık yapılı bileşiklere evrimleşmesinden de söz edilebilir.
Ancak tarihsel açıdan bakınca, evrimci düşüncenin nesneleri canlı varlıklar olmuştur, özellikle biyolojide evrim kuramı, hayvan ve bitki türlerinin tümünün ortak türsel kökenini ve canlılar evriminin organik kesintisiz birliğini savunur.
Evrimciliğe göre, bugünkü hayvan ve bitki türleri, eski çağlarda yaşamış olan türlerin kuşaklar boyunca geçirdikleri değişimler sonucu günümüze dek gelmiştir. Bu değişim süreci, kimi kural dışı durumlar bir yana bırakılırsa düz bir çizgi izler.
Değişim sürekli olarak, az gelişmiş ve belirsiz yapılardan, çok gelişmiş ve belirli yapılara doğru yol almıştır. Sürecin başlangıcındaki az sayıda türden, bugün ayrı yapılar gösteren çok sayıda tür ortaya çıkmıştır.
Evrim Teorisi Nedir?
Oluşma ve gelişme yönünde aşamalı (kademeli, adım adım) biçim değiştirme “evrim” diye tanımlanır.
Bilimsel anlamda evrim,canlı varlıkların son “hal ve görünüş” leri doğrultusundaki biçim değiştirmelerini inceler. İnsanın kökeni, hayatın nasıl başladığı, şimdiye kadar geçirdiği değişimler hepimizin aklını kurcalayan sorular, daha doğrusu sorunlardır. Genel anlamda evrim ikiye ayrılır:
1-Hayvan ve bitkilerin devamlı şekilde, sistemli olarak biçim değiştirmeleri anlamına ORGANİK evrim.
2-Fiziksel çevrenin şekil almamış maddelerden oluşumu anlamına İNORGANİK evrim.
Eski Yunan düşünürleri, Thabes, Empedokles, Demokritos, Heraklit gibi bilge kişiler “evrim” konusunda bazı görüşler ortaya sürmüşlerdi. Ortaçağ’da bağnazlık, kilise baskısı,özgür düşünceye karşı din adamları yüzünden, “evrim” teorisi üzerine eğilen kimse çıkmadı. 15 yüzyılda bilimsel görüş ve deneysel açıklamalar gene ağırlık kazanmaya başladığında, bilim adamları evrim konusunu tekrar ele aldılar.
Francis Bacon,Decartes (Dekart), Leibnitz, Kant ve belirli diğer bazı düşünürler,evrim teorisiyle ilgili eserler verdiler. Yeni görüşler getirdiler. Buna rağmen,modern anlamıyla evrim teorisinin kurucusu ünlü Fransız bilim adamı Georges ( Corc) Buffon’dur. 1707 ile 1788 yılları arasında yaşamış olan Buffon (Genel ve Özel Tabii Tarih) adını taşıyan eseriyle, tabiat konusundaki belirli gerçekleri bilimsel bir açıdan ortaya koydu. Bu 44 ciltlik dev eserle, 1753 yılında “Fransız Akademisi” ne üye seçildi.
Ünlü İngiliz bilim adamı Charles Darwin’in büyükbabası Erasmus Darwintle,ünlü Alman şair ve filozofu Goethe(Göte) de “evrim” konusuna ilişkin çalışmalar yaptılar. Fakat evrim teorisinin geliştirilmesi az önce değinmiş olduğumuz Charles Darwin tarafından yapıldığı için,bu teori “Darvinizm” diye de tanımlanır.
Bilim adamlarının görüş ve açıklamalarına göre, evrim tamamlanmış bir oluşum değildir. Devam etmektedir ve devam edip gidecektir. Evrim teorisini kabullenen kimseler, çevrenin evrim üzerinde büyük ölçüde “etkin” olduğuna inanırlar. Onlara göre, canlılar bulundukları çevreyle ilgili olarak değişmek ihtiyacını duyarlar. Başka türlü söylemek gerekirse, yaşadıkları çevreye göre değişme ihtiyacı içindedirler.
Bu değişim,onların yetenekleri ölçü ve oranında olur. Böylece ortaya belirli bazı özellikler çıkacaktır. İnsanlar da, hayvanları evcilleştirmek,evcil hayvanlar ve kendilerine yararlı bitkileri üretmekle, yetiştirmekle evrim hareketine katkıda bulunmuşlardır.
Bunun nedeni, evcilleşen hayvanların çevrelerine göre değişmeleridir. 1831 yılında İngiliz Hükümetinin düzenlediği bilimsel bir inceleme ve araştırma gezisine katılan Charles Darwin,bir gemiyle dolaştığı Güney Amerika kıyıları, Glapagos, Avustralya, Yeni Zelanda ve Tasraanya’yı gördükten sonra,dönüşünde “Türlerin Doğuşu” adlı eserini yazdı. Bu eser ve ardından 12 yıl arayla kaleme aldığı “İnsanın Gelişi” adındaki kitap,bilim dünyasında ve dini çevrelerde büyük tepkiler yarattı. Darwin insanların ilk atalarının dört ayaklı, kuyruklu, uzun tüylü, maymunumsu garip bir yaratık olduğunu söylüyor ve “tabii ayıklanma” diye bir teorinin geçerliliğini ortaya sürüyordu.
Bu teoriye göre, yeryüzünde bitkiler ve canlılar ürkütücü bir hızla artmaktadır. Dünyamız bunların hepsini barındırmak için yeterli değildir. Dolayısıyla, Darwin’in “tabii ayıklanma” diye tanımladığı bir tabiat kanunu kendiliğinden oluşmuştur. Var olmak için yeterince güçlüler, kendilerini çevreleyen şartlara ayak uydurabilenler hayatta kalırlar. Var olma ve yaşam savaşı için gerekli özellikler,kuşaktan kuşağa geçerler.
Pek çok insan Darwin’in evrim teorisini bilimsel bir gerçek sanır. Oysa teori, günümüz modern bilimi tarafından geçersiz kılınmış bir 19. yüzyıl masalıdır.
Teorinin ortaya atılmasından bu yana gelişen biyokimya, mikrobiyoloji, genetik, paleontoloji, anatomi gibi bilim dalları, evrim teorisinin sadece hayal ürünü bir senaryo olduğunu göstermiştir. Bilim, evrim teorisini geçersiz kılarken, öte yandan hayatın gerçek kökenini ortaya çıkarmaktadır: Yaratılış! Tüm canlıları Allah kusursuz bir biçimde yaratmıştır ve canlılar hiçbir evrim geçirmemişlerdir. Bu film; 1) Hayatın Kökeni, 2) Hayali Evrim Mekanizmaları, 3) Fosil Kayıtları olmak üzere üç ana bölümden oluşmaktadır.
daha kısa olabilirdii