En Eski Tarihli Çay Raporu
Çayla ilgili risaleler ve kitaplar yazılmıştır. Ancak bunlar, Osmanlı topraklarında henüz yetiştirilmeyen, ithal yoluyla yurda giren daha çok uzakdoğu ülkeleri ile İran’dan getirtilen çaydan bahsetmektedirler.
Daha açık bir ifadeyle kahvelerde, çay ocaklarında, yeni yeni ve yavaş yavaş da olsa girebildiği evlerde içilen çayla ilgilidir. Osmanlı topraklarında tarımı yapılacak bir bitki ve mahsül alınacak bir ürün olarak hiç ele alınmamıştır.
Tarımı ile ilgili üst düzey girişim ve izinlerin verildiğini ve teşebbüslerin yapıldığını yukarıdaki satırlarda görmüştük. Bu teşebbüslerden yaklaşık bir yıl sonrasına tekabül eden bir zamanda kaleme alınan ve Selim Paşa’nın üst yazısıyla padişaha takdim olunan -şimdiye kadar ulaşılabilen- en eski tarihli Osmanlıca Çay Raporunu okuyalım:
Çay Fidanları Yetiştirilmesi Hakkında Tarifnamedir
“Çayın anayurda Çin ve Japonya’dır. 23’üncü 45’inci enlemler aralığında bulunan ılıman iklimlerde yetişir. Pek sıcak olmayan güneşten hoşlandığı gibi fazla sert ve sağuk olmayan kardan da etkilenmez. Yani Kamelya ağacının yetiştiği yerlerde pek güzel yetişir.
Çay, ovalarda, güney ve doğuya bakan dağ sırtlarında yetişir. Ve Çin’de mahsulâtın 3/4’ü dağlık araziler üzerinde elde edilir. Çay buralarda ayrı ayrı tarlalarda yetiştirilir. Japonya’da ise ekili tarlalarla ve nehirlerin kenarında çit gibi ekilir.
Çay için hafif ve orta derecede killi, verimli ve serin arazi tercih olunur. Fazlasıyla rutubetli ve serin topraklar asla yaramaz. Çay tohum veya çelik ile çoğaltılır.
Tohum ekilmesi: Toprak iyice hazırlandıktan sonra 30 cm derinliğinde ve genişliğinde çukurlara ekilir. Bu çukurlar yekdiğerinden 1.5 m. kadar aralıklı bulunan çizgiler üzerinde olmalı ve çukurlar da yekdiğerinden o kadar aralıklı açılmalıdır.
Her çukura 6’dan 10’a kadar tane atılarak üzerlerine iyi ve ince toprakla karışık gübre atılır. Çay tanelerinin muhafazası güç olduğundan o kadar taneden her çukurda ancak bir veya iki fidan yetişebilir ve bunlar da birlikte bırakılır.
Toprağı devamlı şekilde temizlemek lazım olduğu gibi ilk senede sulama ıslak tutulmasından kaçınmamalıdır.
(Çelikle üretim): Bazı defa tohumlar doğrudan doğruya tarlalara ekilmeyerek diğer ağaçlar gibi toprakları iyice hazırlanmış ve gübrelenmiş fidanlıklarda yastıklara ekilir. Sürekli olarak fidanların zararlı otların istilasından muhafazasına dikkat olunur. Şu kadar ki, bu otların ayıklandığı esnada genç fidanlara zarar vermemek için için son derece dikkat ve özen ile hareket olunmak lazımdır.
Fidanlıkta bu suretle yetiştirilen fidanlar tarlalara nakledilir ve ekilmek için tohumun ekilmesini takip edecek ikinci seneyi bekleyip, bu zaman fidanlar 0.26 metre kadar irtifa peyda ederler. Bu boyda olan fidanların ikisi veya üçü birlikte bir çukura dikilir.
Tohum ekimi zamanı Şubat’tan Nisan sonuna kadardır.
Yapraklar fidanın dördüncü senesinden başlayarak senede iki defa toplanır.
Çayın en nazik ve en güç işlemi, yaprakların kavurulması ve hazırlanmasıdır. Çay mahsulü ateş ile kavrulur. Ve bir takım işlemlerle hazırlanır ki, bunun yapılış şekli yayınlanacak olan çay risalesinde açıklanacaktır.
Çay ağacı Osmanlı topraklarının pek çok yerinde yetiştirilebilir. Çayın tabiatına uygun vilayetlerimiz ise, Erzurum, Sivas, Ankara, Bursa, Aydın, Adana, Halep, Suriye vilayetleriyle İstanbul civarlarıdır. Bu bitkinin buralarda yetiştirilmesi için çalışmalar yapılacaktır.
Avrupa”da çay ağacını yalnız süs bitkisi olarak ekerler. Ve şiddetli kış zamanlarında genç fidanların henüz pek yumuşak bulunan filizlerini donmaktan muhafaza için saman ile örterlerse de bunlar limonluğa nakli kolay olan sandık veya saksı içlerinde bulundurulursa daha iyi muhafaza olunurlar.”
Kaynak: Başbakanlık Osmanlı Arşivi Uzmanı Muhammed SAFİ