Edebiyat Nedir
Edebiyat, düşünce, duygu ve imgelerin söz ya da yazı ile güzel ve etkili bir biçimde anlatılması sanatı ve bunu inceleyen bilim dalı.
Tarih boyunca çok çeşitli tanım ve açıklamaları yapılagelmiştir. Günümüzde edebiyat, yazılı bir anlatım biçimini göstermektedir. Şiir, öykü, roman, deneme, anı, günlük, mektup vb. türleri vardır. Yazılı edebiyattan önce, efsaneler, destanlar vb’den oluşan sözlü edebiyat vardı.
Edebiyatın konusu; düşünce, düş, duygu, ahlak, din, bilgelik ve deliliğin en uç sınırlarına dek giden, neredeyse tüm dünya ve evreni kapsayabilecek bir genişliği içerir. Eleştirmen ve estetikçiler ise belirli açılardan kuramsal yaklaşımlarıyla edebiyat eserlerini kimi gruplara ayırarak incelerler.
Zengin bir geleneği olan Türk edebiyatı islamlıkla birlikte Arap ve Fars edebiyatlarından etkilendi. XUI-XX. yy’da etkin olan Divan Edebiyatı; dil olarak Arapça, Farsça ve Türkçe sözcüklerin karışımından oluşan karma bir dili kullanmasının yanısıra, konu olarak da zaman zaman din ilkelerini, dinsel öyküleri, söylenceleri işlediler.
Aynı dönemde halk şiiri ise yalınlığım yitirmedi. Tanzimat’tan sonra başlıyan çağdaşlaşma ve ulusal bir kimlik kazanma çabası. Batı uygarlığının değer yargılarını benimseme ve yapay bir yazı dilinden konuşulan Türkçe’ye dönme eğilimiyle kendini gösterdi.
Cumhuriyet döneminde edebiyat gelişme göstererek, XX. yy. dünya edebiyatı içinde kendine seçkin bir yer arama çabasına girişti. Avrupa ülkelerinde ise edebiyat, ülkelerin ulusal kimliklerini bulma çabalarının başlamasıyla önem kazanarak büyük gelişim gösterdi. Daha önce uluslararası bir nitelik gösteren Latince terkedil-di ve her ulus kendi dilinde eserler vermeye başladı.
Bağımsız bir kişilik kazanma çabası yeni kurulan Amerikan ülkeleri edebiyatlarında da görüldü. Günümüzde, bir edebiyat eseri, yaratıldığı çağın, ülkenin ve toplumun özellikleriyle birlikte değerlendirilmektedir. 1800’de Madame de Stael’in De La Littérature (Edebiyat Üstüne) adlı eserinden başlayarak bir dizi düşünür, edebiyatı toplumun anlatımı olarak tanımladılar. Bu formül, edebiyat tarihini uygarlık tarihinin bir bölümü duruman getirdi.
Böylelikle bir edebiyat eseri yazıldığı çağın uygarlığı ile ilgili bir belge olarak kabul edildi. Marksçılar da; ister toplum düzenine boyun eğmiş, isterse başkaldırmış olsun, her yazarın yaşadığı çağın tanığı olduğunu savundular. Bir edebiyat eserini anlamak için tarih, biyografi, pisokoloji vb. bilimlerden yararlanmak olanaklıdır.
Ancak bir edebiyat eserinin üretimi yazarın hayal gücü, belleği, kültürel birikimi, yaşam deneyi vd.’nin katıldığı karmaşık bir süreçtir. Başlıca edebiyat anlayışları ve kuramları şunlardır; Sanatı bir yansıtma olarak kabul edenlere göre edebiyat, dünyaya tutulmuş bir aynadır, insanı ve hayatı açıklar. Yansıtma kuramının kimi savunucuları ise hayatı açıklamanın yaranda edebiyat eserinin toplumsal ve siyasal açıdan da insanları eğitmesi gerektiğini
ileri sürerler. Edebiyatın duygusal eğitme amacının bulunduğunu savunan anlatımcılar, sanatçının duygularını dile getirmesinin önemli olduğunu öne sürerler. Biçimciîer ise, edebiyatın asıl işlevinin estetik duygular uyandırmak olduğunu, bir eserin biçiminden dolayı sanat değeri taşıdığını savunurlar. Bel-libaşlı edebiyat akımları arasında ise; klasisizm, romantizm, reailzm (gerçekçilik), natüralizm (doğalcılık), sürrealizm (gerçeküstücülük), sembolizm (simgecilik) sayılabilir.
ben edebiyat öğrencisi olarak sizin bu bilgileriniz çok güzel ve anlayışlı
Ben bir edebiyat öğrencisi olarak sitenizi çok beğeniyorum emeğinize sağlık…