Ağrı Dağı Efsanesi (Özet)

Ağrı Dağı‘nın Uydu Resmi
Doruğunun yüksekliği: 5 165 m
Enlem: 39° 42′ 0″ Kuzey
Boylam: 44° 17′ 0″ Doğu
Yeri: Ağrı Türkiye
Sıradağlar: Kafkaslar
Türü: Volkanik
Ağrı Dağı (Selçuklular döneminde; Eğri Dağ resmi adıyla Büyük Ağrı Dağı Türkiye’nin en yüksek dağıdır. Dorukları karla kaplı volkanik bir dağ olan Ağrı Dağı Türkiye’nin doğu ucunda Ağrı ilinin sınırları içerisinde yer almaktadır. Dağ İran’ın 16 km batısında ve Ermenistan’ın 32 km güneyindedir.
Ağrı Dağı 5165 metrelik rakımıyla Anadolu Yarımadasının en yüksek doruğudur. 4000 metreye kadar bazalt daha sonra sonraki yükseklikte andezit lavlarından oluşarak volkanik bir dağ özellikleri gösterir. Dağın doruğunda bir örtü buzulu vardır. Doğu yüzünde Serdarbulak yaylası ve 3896 m. yükseklikteki Küçük Ağrı Dağı yer alır.
Bir inanışa göre Eski Ahit’teki Tekvin babında Nuh’un gemisi nin karaya oturduğu dağ bu dağdır. Fakat Kuran’ı Kerim’de Nuhun gemisinin “Cudi’ye oturduğu” belirtilmektedir.
1950’li yıllarda havadan çekilen fotoğraflardaki gemiye benzeyen şekiller Nuh’un gemisinin bulunduğu yönünde yorumlandı ancak daha sonra bu iddiaların asılsız olduğu ortaya çıktı.
Türkiye’nin en büyük dağı olan Ağrı Dağı jeolojik konumu ve Büyük Tufan dan sonra Nuh’un gemisi ne ev sahipliği yapması dolayısıyla efsanevi özelliği olan bir dağdır. Kutsal kitaplarda da adı geçen Ağrı Dağının farklı dillerde birçok ismi vardır. Başlıcaları Ararat Kuh – i Nuh Cebel ül Haris tir.
Marco Polo’nun hiçbir zaman çıkılamayacak dediği dağa ilk tırmanış kayıtlara göre 9 Ekim 1829’da Prof. Frederik Von Parat tarafından gerçekleştirildi. İlk kış solo tırmanışı ise 21 Şubat 1970’te Dağcılık Federasyonu eski başkanlarından Dr. Bozkurt Ergör tarafından gerçekleştirildi. 1980’li yıllarda binlerce dağcı Ağrı Dağını ziyaret etti. Ağrı’ya tırmanış 1990 yılında yasaklandı. 1998’de Dağcılık Federasyonu’nun bir grup dağcıya izin vermesiyle bu yasak kaldırıldı.
Ağrı Dağı Efsanesi
Roman Ağrı Dağı‘nda bulunan dağ köylerinden birinde yaşayan Ahmet ve o dönemde oranın yöneticisi olan Mahmut Han’ın kızı Gülbahar arasındaki aşkı ve bu sevdalıların kavuşmak için yaptıklarını anlatır. Romanda öne çıkan diğer önemli öğeler kaval ve olayların başlamasına sebep olan Mahmut Han’ın Güneş simgeli eğeri olan atıdır. Destanın geçtiği dönemde yaşamış halkın kültürüne ve ananelerine yer verilir. Bunların dışında roman anlattığı destanın karakterleri üzerinden insan psikolojisini irdeler. Aşağıda romanda sık geçen bir paragraf alıntısına yer verilmiştir.
“Ağrı Dağının doruğuna yakın bir yerlerde, güneybatı yamacında bir göl vardır, adına Küp Gölü derler. Bir harman yeri büyüklüğündedir göl. Som mavi bir sudur. Kuyu gibi. Kırmızı, keskin ışıltılı kayalıkların dibindedir. Her yıl bahar gözünü açar açmaz Ağrı Dağının tekmil çobanları gölün kıyısına gelirler, güneş damgalı kepeneklerini bakır toprağın üzerinde serip gölün kıyısında sıralanırlar, kavallarını çıkarıp doğan günle birlikte “Ağrı Dağının Öfkesi” ni gün batımına kadar birlikte çalarlar.
Ağrı Dağı çobanları güzel kara kederli gözlüdürler. Uzun çok güzel parmakları vardır. Bazısının gür, altın sakalları dalgalanır. Küçücük bir ak kuş çobanlar kaval çaldırkları sürece üstlerinde döner durur. Gün kavuşunca çobanlar karanlığa karışıp giderler. Ve tam bu sırada da tede dönüp duran ak kuş gölün üstüne süzülüp iner, kanadını suyun som mavisine daldırır, sonra o da çobanlarla birlikte, karanlığa karışır. Kanadın değdiği yerde göl incecikten dalgalanır, ince dalgalar genişleyerek gelir, bakır kıyılara vururlar. Sonra, iri bir atın gölgesi gölün üstüne düşer, süzülür gider.”
Yaşar Kemal – Ağrı Dağı Efsanesi
özet dedik bu çok uzun ama olsun saglun
çok beğendim tam bir lady tarzı çok sağol yaşar amca
BENCE ÇOK HOŞ TAM BİR İMPOSSİBLE OLAY YANİ SÜPR ÇOK CİKS. THANK S YAŞARPANPİŞ MUCK ZAA